16-05-2017, Saat: 13:18
Neden zindanda olduğuna dair hiçbir fikri olmamasına rağmen içindeki huzurun ne olduğunu merak ediyordu… huzurla dolmuştu içi.. Bu huzuru garipsemiş ama çok iyi gelmişti ona..
Zindanın nemli duvarlarında ellerini gezdiriyor ve ıslaklığını yüzüne sürüyordu.. Karnı acıkmaya başlamıştı.. Çantasını açıp tuttuğu balıklardan yemek istedi, balıkların bulunduğu gözün hemen yanında daha önce görmediği garip bi nesne gördü.. 5 tane kafatasının birbirine iğrenç bi doku ile bağlandığını ve çok pis koktuğunu farketti.. ellerine aldığında ellerinin ateş çiçeği toplarken yandığına benzer şekilde yandığını farketti ama acı hissetmedi aksine öyle bir güven hissetti ki, bu hissettiği güveni bir daha asla unutmayacaktı..
Zindana götürülürken Muhafız başının Aksakal tarafından kendisine kendisine verilen baltaya güvenerek onu zorla zindana attığı aklına gelmişti.. İki saatlik aralarla zindana geliyor ve mahkumları kontrol ediyorlardı.. Fazlaca gürültü çıkardığı birde susma büyüsü yapmışlardı ona.. Muhafız Başının zindana gelmesi ile yanına yaklaşmasını elleriyle işaret ederek istedi.. işte o anda Vilmosun gözleri ile etrafı gördüğünü anladı.. Ellerinde alev alan tomarı O kendini dokunulmaz sanan Muhafızın üzerine boca edivermişti..
Zindanın bütün duvarları alev almış yanan zindanın çıkışında onu bir Şankara bekliyordu Yanında da daha önce görmediğine çokta emin olmadığı bir savaşçı duruyordu. Biraz önce kullandığı alevli nesne herneyse o savaşçının belinde bol miktarda asılıydı..
Gidiyoruz çocuk!
Nereye ?
Vilmosa.. Tomarları kullandığına göre yardımını görmüşsündür.. Daha fazlasını vaad ediyor sana.. Benimle Gel.. Bizim sana söyleyeceklerimiz var..
Zindandan kurtulduğunamı sevinmeliydi, yoksa şankaranın gözlerinden mi korkmalıydı bilmiyordu.. Şankaranın bakışları ruhuna kadar işliyordu.. Tıpkı, ONUN gibi…